16 Kasım 2015 Pazartesi

Mehmet Bey Ve Hayal Kırıklığım

Mehmet Rauf'un "Eylül" adlı romanını ve bu romanın ilk psikolojik eserimiz olduğunu, Edebiyat öğretmenimin verdiği ödev sayesinde öğrendim. Kitabın "ilk" sıfatı taşımasının verdiği ağırlık önce içimde kıpır kıpır bir merak filizlendirdi. Ardından bu merakı, Mehmet Rauf'un hayatını ve eserlerinin niteliklerini okumamla birlikte büyük bir okuma isteği izledi.
Karakterlerin iç dünyasına ayna tutan, duygulara, hayallere ve ruha hayat veren bir yazar olduğunu öğrendim. (çevremdeki çoğu insanın aksine ben, somut olaylar yerine inişli çıkışlı ve karmaşık hisleri öğrenmek isterim.) Bu beni şaşırttı, çünkü adam 1875 yılında doğmuş ve açıkçası, o yıllarda doğmuş bir insanın benim ilgimi çekecek türden bir kitap yazacağına hiç ihtimal vermiyordum.
Bir hevesle kitabı aldım. Çevirdim sayfaları ve kendimi "ilk psikolojik roman"ın kollarına teslim ettim. Etmemle geri çekilmem bir oldu.
Mehmet Rauf, maalesef beklentilerimi tatmin edemedi. "Acaba ben mi gözümde büyüttüm?" diye düşünüyorken, sınıf arkadaşlarımdan da benzer tepkileri alınca, sorunun ben de değil, Mehmet Rauf Bey'de olduğunu anladım.
Öncelikle karakter isimlerini unisex seçmesinin, tamamen okurun kafasını karıştırma amaçlı olduğunu düşünüyorum. (ben kitabın arkasında yazan "hanım" "bey"ler sayesinde zaten biliyordum) Ve yaşadığım bu hayal kırıklığının hesabını Mehmet Bey'e soracağım günü bekliyorum. Sağ olsun, şimdi ben de herkes gibiyim; artık bir olay olsun, bıraksın bu iç hesaplaşmaları diye dört gözle bekliyorum.